Bugün bir çeviri ile karşınızdayım. Ne olursa olsun inançlarından kopmayan, çektiği tüm eziyete ve yaşadığı tüm zorluklara rağmen halkını terketmeyen bir liderin hayat hikayesini sizler için paylaşmak istedim. Tabi bunun Türkçe'sini zaten internette bulursun diyeceksiniz; ama İngilizce çalışmışta oluyorum bu şekilde. Umarım hoşunuza gider ve size birşeyler katar. Yazının altında çeviri yaptığım metnin orijinal halinin bulunduğu sitenin linki bulunmaktadır. Eksiklerim var ise bildirmenizi umuyorum. Şimdiden iyi okumalar.
I would rather die an Indian than live a white man. -Sitting Bull
I would rather die an Indian than live a white man. -Sitting Bull
OTURAN BOĞA
(KIZILDERİLİ ŞEF 1831-1890)

Özet
Oturan Boğa ilk savaşına 14 yaşında katılmış ve savaştaki
başarılarından dolayı büyük bir saygınlık kazanmıştır. 1868 yılında Siyu
Kabileleri Amerikan hükümetiyle barış antlaşması imzalasa da 1870’lerin
ortalarında Black Hills’te altın keşfedildiğinde Siyu toprakları işgal
edilmiştir. Oturan Boğa küçük çatışmaları kazanmış olsa da savaşı kaybetmiş,
1890’da tutuklandıktan sonra öldürülmüştür.
Gençlik Yılları
Tartışmasız en güçlü ve büyük ihtimalle en ünlü Kızılderili
şefi olan Oturan Boğa 1831 yılında bugünkü adı Güney Dakota olan bölgede doğmuştur.
Saygın bir Siyu Savaşçısı olan Tekrar Döner’in (Returns
Again) oğlu olan Oturan Boğa babasına büyük hayranlık duymuş ve onun ayak
izlerini takip etmiştir. Küçüklüğünde savaş kabiliyetlerini sergileyemediği
için Yavaş (Slow) ismini almıştır.
İsminin belirttiğinin aksine 10 yaşında ilk bufalosunu öldürmüş,
bundan 4 yıl sonra düşman bir kabile ile yapılan savaşta büyük başarılar
göstermiştir. İşte bu başarılardan sonra bugün bile bildiğimiz Tatanka-Iyotanka,
yani Oturan Boğa ismini almıştır.
Oturan Boğa’nın hayatının büyük bölümü Amerikanlarla yaşanan
çatışmalar ve karışıklarla geçmiştir. Daha çok gençken Strong Heart Society’nin
lideri seçilmiştir. 1863 yılının haziran ayında ise ilk kez Amerika’ya karşı
silahlanmış, ertesi yıl Killdeer Dağları savaşında savaşmıştır.
1865 yılında yeni inşa edilmiş olan Fort Rice’a (Bugünkü
adıyla Kuzey Dakota, solda) yapılan bir saldırıyı komuta etmiştir. Bir savaşçı olarak
yeteneklerinden dolayı büyük saygı gören Oturan Boğa 1868 yılında Lakota
Milleti’nin şefi olmuştur.
İnsanlarının Savunucusu
Amerikan askerleriyle çatışmalar 1870’lerin ortalarında Kızılderililer
için kutsal bir bölge olan Black Hills’te altın keşfedildikten ve Amerikan
hükümetinin bu bölgeyi kendi toprakları gibi kabul etmelerinden sonra iyice
kızışmıştır.
Amerikan hükümeti, madencilerin bölgeye girmesinden sonra büyük
ya da küçük herhangi bir karışıklık çıkması halinde Kızılderililerle savaşılacağını
belirtmiştir ancak Oturan Boğa bu yeni şartları reddetmiştir.
Oturan Boğa’nın madencilere karşı engelleyici şekilde
davranmasının en temel iki sebebi kültürü ve inancıdır. İnancına göre ölümden
sonra insanları öbür dünya’da onu beklemektedir ve topraklarını savunan
liderler öbür dünya’da insanlarıyla huzur içinde yaşayacaktır. Little Bighorn
River bölgesinde yer alan büyük bir köyde gerçekleştirilen Güneş Dansı
seremonisinde Oturan Boğa 36 saat boyunca aralıksız olarak dans etmiş,
kollarına ayin için önemli bir fedakârlık hareketi olan kesikler atmış ve nehirden
su içerek kendini arındırmıştır. Bu mistik seremoninin sonunda gelecekten bir
görüntü gördüğünü ve Amerikan ordusunun yenildiğini gördüğünü söylemiştir.
1876 yılında sadece birkaç gün sonra Rosebud Savaşında
düşmanlarını yenilgiye uğratmıştır. Bir hafta sonra Little Bighorn savaşında
1000’den fazla Siyu ve Şayen (Cheyenne) savaşçısıyla 200’den biraz fazla askere
sahip olan General George Armstrong ve ordusunu savaş alanında silmiştir.
ABD hükümeti için yenilgi utanç vericiydi ve hükümet,
Amerikan Kızılderili kabilelerinin topraklarının kontrolünü ele geçirmek için
çabalarını ikiye katlamıştır. Başarılıda olmuştur. Oturan Boğa bu zulümden
kaçmak için, insanlarını dört yıl boyunca kalacakları Kanada'ya götürmüştür.
Oturan Boğa’nın
Dönüşü
Oturan Boğa 1881 yılında, 1883’e kadar tutuklu kalacağı
Dakota bölgesine geri dönmüştür. 1885’te Annie Oakley (Amerikalı keskin
nişancı) ile arkadaş olduktan sonra, Buffalo Bill Cody’nin Vahşi Batı Şovuna
katılmıştır.
Oturan Boğa’nın aldığı ücret iyiden daha fazlaydı. Arenada
bir kez ata binmek için haftada 50 dolar alıyordu. Fakat, sürekli yollarda
geçen hayattan yorulmuştu. Tüm bunların yanında şehirlerde görmüş olduğu
sefalet ve ona karşı duyulan nefretten dolayı çok büyük bir üzüntü içine
girmişti. İlerleyen günlerinde hemen ardından söyleyeceği “Beyaz bir insan
olarak yaşamaktansa, bir Kızılderili olarak ölürüm.” Sözünden önce kendi halkının yanına dönmeye karar verdi.
Son Yılları
Oturan Boğa doğduğu yerden çokta uzak olmayan Büyük Nehir
(Grand River) bölgesine döndü ve burada huzur içinde bir hayat sürdü.
Hristiyanlığı reddetti ve atalarının inancı ile hayatını sürdürdü.
1889 yılında Kızılderililer Beyaz halkın topraklarını almayı ve Kızılderililerin yaşam tarzını yeniden kurmayı amaçlayan bir tören olan Hayalet Dans'ına (Ghost Dance Ceremony) katılmaya başlamışlardır. Oturan Boğa’da seremoniye katılanlar arasındaydı.
1889 yılında Kızılderililer Beyaz halkın topraklarını almayı ve Kızılderililerin yaşam tarzını yeniden kurmayı amaçlayan bir tören olan Hayalet Dans'ına (Ghost Dance Ceremony) katılmaya başlamışlardır. Oturan Boğa’da seremoniye katılanlar arasındaydı.
Güçlü şefin hareket üzerindeki etkisinden korkan hükümet, bir
grup Lakota polis memurunun Oturan Boğa'yı tutuklamasını emretmiştir, 15 Aralık
1890'da polisler evine girmiş, Oturan Boğa'yı odasından çıkardıktan
sonra evden bir silah sesi duyulmuştur. Şef, polisler tarafından başından vurularak
öldürülmüştür. Daha sonra mezarı Kuzey Dakota'daki Fort Yates’e koyulmuştur.
1953'te ise mezarı ve arkasında bıraktıkları, bugün kaldıkları Mobridge, Güney
Dakota'ya taşınmıştır.